+Blog Yazıları


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2020/1970

Karar Numarası: 2021/844

Karar Tarihi: 04.02.2021

Özeti: Türk Ticaret Kanunu kapsamında ticari krediye kefil olan davacıların rücu istemi, ticari dava niteliğinde olduğundan kanun gereğince dava şartı arabuluculuk sistemine tabi olduğu, davacıların, dava açmadan önce arabuluculuğa başvurduğuna dair beyanda bulunmadığı gibi, istinaf dilekçesi ekinde sunulan arabuluculuk son tutanağından da davacıların işbu dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurduğunun anlaşıldığı, Arabuluculuk Kanunu’nun ilgili maddesine göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde yasaya aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varılmıştır.

Taraflar arasında görülen davada Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 04.11.2019 tarih ve 2019/622 E. - 2019/921 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 04.03.2020 tarih ve 2020/218 E. - 2020/308 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, müvekkillerinin ve davalının B. Bilişim Teknolojileri Ticaret A.Ş.'nin kurucu ortakları olduğunu, yine müvekkillerinin ve davalının birlikte hissedarları olduğu Tn.. C. Tekn. A.Ş.'nin 2016 yılında B. Bilişim Teknolojileri Ticaret A.Ş.'nin %15 hissesini satın aldığını, bunun için toplamda 15 milyon TL ödeme yapıldığını, bu parayı kasadan, 3 adet gayrimenkulünü satarak ve T..’den 5 milyon TL kredi çekmek suretiyle tedarik ettiğini, B. A.Ş.’nin 2018 yılının ortalarından itibaren ekonomik sıkıntıya girmesi nedeniyle ticari faaliyetini sürdürebilmek için farklı bankalardan kredi çektiğini, Tn.. A.Ş.’nin de bir bankadan kredi çektiğini, kredilerin bir kısmının ödemesinin halen devam ettiğini, 2018 yılında yaşanan ekonomik sıkıntı nedeniyle bir süre B. A.Ş.’nin iştiraki olan Tn.. A.Ş.’nin yardım ettiğini, müvekkillerinin de borçları şahsi malvarlıklarından ödemeye devam ettiğini, söz konusu krediler davalı ... 'un B. A.Ş.’de yönetim kurulu başkanlığı, Tn.. A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde çekilmiş olup, Genel Kredi Sözleşmelerinde davalının da imzası bulunduğunu, tüm kredilere davalı dahil tüm ortakların müteselsil kefil olduğunu, kredilerin ödenmemesi halinde şahsi kefaleti bulunan tüm ortaklar ve şirketlerin ciddi zarar edeceğini, B. A.Ş.’nin ortağı ve aynı zamanda kredilerin kefili olan Tn.. C. A.Ş. ve müvekkillerinin kredilerin ödenmesi için B. AŞ’ye para aktardıklarını, müvekkillerinin şahsi malvarlıklarından Tn.. A.Ş.’ye borç verdiğini, müvekkillerinin bu borçların ödenmesi için şirkete nakit para verdiklerinin şirket kayıtlarına, ticari defterlere ve banka hareketlerine bakıldığında anlaşılacağını, TBK’nın 62 ve 167. hükümleri birlikte nazara alındığında müvekkilleri ve davalı arasında başka bir anlaşma olmadığından söz konusu borçlardan eşit oranda sorumlu olacaklarını, TBK’nın 587. maddesinin kefilin rücu hakkını düzenlediğini, müvekkilleri ve davalının birlikte kefaletlerinin bulunduğu kredi borçlarının müvekkilleri tarafından ödendiği ve ödenmeye devam ettiği için müteselsil sorumluluk ve kefalet hükümleri gereği davalının payına düşen kısmı davacılara ödemesi gerektiğini, davacıların yaptıkları ödemeleri doğrudan bankalara göndermek yerine, şirket kayıtlarının doğru tutulması açısından şirketlere gönderdiklerini, kredi borçları ödensin diye şirketlere para transferi yaptıklarını ileri sürerek, müvekkillerinin ödediği ve dava sürecinde de ödemeye devam edecekleri kredi borçlarının hesaplanarak, müteselsil sorumluluk ve kefalet anlaşmaları gereği davalının sorumluluğunda bulunan 1/3'lük kısmının şimdilik 10.000.- TL'sinin faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkillere ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacılar vekili, 04.11.2019 tarihli dilekçesi ile arabulucuya başvurulmadan dava açtıklarını, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca arabulucuya başvurulması için taraflarına süre verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince tensiben, zorunlu arabuluculuğun 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girdiği davacıların 04.11.2019 tarihli dava dilekçesi ile 04.11.2019 tarihli beyan dilekçesi içeriği itibariyle arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açıldığı anlaşılmakla bu haliyle zorunlu arabuluculuk prosedürü tamamlanmadan açılan işbu davanın TTK'nın 5/A ve 6325 sayılı Kanunu'nun 18/A-2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

Karara karşı, taraf vekilleri istinaf talebinde bulunmuştur.

İstinaf Mahkemesince, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na eklenen 5/A maddesi ile ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı haline getirildiği, kanunun genel gerekçesine göre taraflar arasındaki uyuşmazlıkların açılabilecek dava türlerinden bağlantısız olarak arabulucuk kapsamında kalmasının amaçlandığı, madde gerekçesinde ise konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesinin amaçlandığının belirtildiği, somut olayda, TTK'nın 7. maddesi kapsamında ticari krediye kefil olan davacıların rücu istemi, ticari dava niteliğinde olduğundan TTK'nın 5/A maddesi gereğince dava şartı arabuluculuk sistemine tabi olduğu, davacıların, dava açmadan önce arabuluculuğa başvurduğuna dair beyanda bulunmadığı gibi, istinaf dilekçesi ekinde sunulan arabuluculuk son tutanağından da davacıların işbu dava açıldıktan sonra 11.12.2019 tarihinde arabulucuya başvurduğunun anlaşıldığı, 6325 sayılı Yasa’nın 18/A-2 maddesine göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde yasaya aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, istek halinde aşağıda yazılı 111,48 TL harcın temyiz eden davacılara iadesine, 04.02.2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.